10 Eylül 2013 Salı

Amerika Güncesi -2

11,5 saatlik uçusunda ardından iniş için alçalmaya başladığımız söylendiğinde içimde garip bir his peydah oldu. Uzun zamandır beklenen bir şeyin gerçekleşmesinin yarattığı rahatlama ile tedirginlik arası bir his. Sonunda varmıştım ama devamı nasıl gelecekti?  İniş kazasız belasız gerçekleştikten sonra hemen camdan dışarı baktım. Hafif bulutlu aydınlık bir gün ve deniz JFK deniz kenarında bir hava alanı ve bunun yarattığı hoş bir denize alçalma hissi var. Uçak hızlı bir biçimde boşaldı. Sırt çantamı kapıp hemen yola koyuldum. Uzunca bir yürüyüş mesafesinden sonra pasaport kontrolüne vardım. Pasaport kontrolünü yapan zenci polis pasaportumu aldı. Ne kadar kalacağımı sordu. Foto çekimi yaptıktan sonra damgayı basıp beni gönderdi. Gümrük belgesini de verdikten sonra çıkış kapısına doğru yöneldim. Amerikada ilk işim gene tuvalete girmek oldu. Sonra telefonu açtım. AT&T roamin anlaşmasına bağlı olarak ilk olarak evi aradım ve anneme vardığımı söyledim. Sonra abime mesaj attım oda beni aradı. Terminalin önünde buluştuk ve trafiği tıkamadan çantayı arabaya atıp yolculuğa başladım. Abim New York içinde bir tur arttırdıktan sonra New Jersey Passaic teki eve gittik. Güzel, şirin bir apartman dairesine giriş yaptık. Açıkçası çok daha yüksek katlı bina beklerken 5 katlı bir apartman görmem beni biraz şaşırttı ama gezdiğim süre boyunca gördüğüm bahçeli evler insanların ne kadar rahat ve huzurlu bir yaşamı sürdürebildiklerini gösterdi. Eşyalarımı bıraktıktan sonra yaklaşık olarak 23 saatir yolda olmamın verdiği hissi ancak sıcak bir duş ile atabileceğimi düşünüyordum. Duş çıkışı abimle akşam yemeği için alternatifleri değerlendirdik ve USA daki ilk akşam yemeğim SmashBurger de yediğim burger oldu. Doğruyu söylemek gerekirse smashburger gayet güzel iri ve suluydu. TR böylesi burger için ödediğimiz paralar korkunç derece de yüksek. Bence bu durumun düzelmesi için hayvancılık ve tarımsal üretimin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.
Yemek sonrası kısa bir sohbetten sonra eve döndük. Heyecanın verdiği rahatlama ve yemek sonrası çöken rehavet sonucunda hemen uykuya dalmışım. Cumartesi akşamını uyarak geçirdim ve yarınkı Washington DC yolculuğu öncesi güç depoladım.

Amerika Güncesi -1

Ramazan bayramını Temmuz ve Ağustos ayının sıcak ve uzun günlerinde düşlerken hayalim uzun zamandır beklediğim bir şeyin gerçeğe dönüşmesi konusunda hiç bir engellin olmaması üzerineydi. Pasaportumu almış ve vize başvurusunu olumlu bir biçimde sonlandırdıktan sonra geriye 11,5 saatlik uzun bir okyanus aşırı yolculuk kalmıştı

İş ve aşk hayatında yaşadığım hayal kırılıklarını bir nebze olsun unutturabilmek için bu seyehat bana bir umut ışığının olduğuna inandırabilmesi için çok önemliydi. Bayramın ilk günü kısa bir bayramlaşma töreninden sonra kadim dostum Yıldıray ile birlikte Foça'ya denize gittim. Deniz o sıcak yaz günü için bile oldukça soğuktu hatta soğuktan eklemlerin uyuştu. Akşamına görmediğim kişilerle vedalaştıktan sonra ufaktan yolculuk hazırlıklarına başladım. ufak bir Free bag ve sırt çantası ile yol hazırlığımı tamamladıktan sonra 9 Ağustos Cuma gecesi İzmirden İstanbula hareket ettim. Sıkıntılı ve gergin bir yolculuk oldu. Özellikle uçağa binmeden önce yaşadığım gerginlik ve beklentinin yarattığı sıkıntı tüm yol boyunca aklımdan çıkmadı. Esenler otogarında indikten sonra hızlıca Atatürk Hava limanına gitmek için metro girişini aradım. Söylemeden geçemeyeceğim Esenler otogarı ömrü hayatımda gördüğüm en ucube en izbe en kötü otogar. Ürdün de staj yaparken bile böyle ucube bir yer görmedim. Zor zor metro girişini bulabildikten sonra Akbil olmayan yolcuların jetonla imtihan edilmesi başlıyor. 3 TL'lik biniş jetonunu otomattan aldıktan sonra Atatürk Hava limanı iç hatlar terminaline kadar gidebildim. Gerginlikten Otogarda kahvaltı yapmayı unutunca havalimanındaki Simit dünyasında 15 liraya simit ayran yemek zorunda kaldım. Sonrasında Delta'nın kontuarını bulmak için dış hatlar giden yolcu terminalinde geziye başladım. Açıkçası içerideki serinlik beni biraz rahatlatsada kahvaltı sonrası sindirim sistemim heyecanın verdiği baskı ile hemen çalışmaya başladı. Sıkıntıyı giderdikten sonra yana yakıla Delta'nın kontuarında yetkili bir görevli aradım. Sonunda online Check-In yapanların bagajları yoksa direkt uçuş kapılarına gidebileceklerini öğrendim. "Yurtdışı çıkış pulunu aldınız mı?" afişlerini gördüğüm zaman acaba böyle bir şey var mı? dedim varmış. Bana 15 TL'lik güzel ülkemin kazığı olarak geri döndü. Kendi vatandaşını dünyaya açılmasını engellemek isteyen başka bir ülke var mıdır? bilmiyorum. Resmen yolunacak kaz muamelesi yapılıyor. 

Sırt çantamla hemen pasaport ve biniş kartı kontrolünü yapıp 22 nolu kapıya doğru gittim. Biniş görevlileri kapı numarasının 26 olarak değiştiğini söyledikten sonra biniş hazırlıklarını görme fırsatım oldu. Amerika uçağına binmeden önce tüm eşyalarımızı kontrol ettiler. Pasaportları sisteme işlediler. Daha havalanmadan ilk kontrolümü yaptılar. Ardından uçağa önem sırasına göre bence ödenen bilet parasına göre almaya başladılar. Ben zone 2 ekonomi class yolcusu olduğum için epey bekledim diyebilirim. Bu arada online check in yapılsa bile fiziksel olarak tekrar boarding pass almak gerekiyormuş. Binmeden ismimi anons edip el çantam için etiket ve fiziksel boarding pass aldım. Sonrasında ise uçaktaydım. Daha önbce bindiğim uçaklara nazaran biraz daha büyük ve rahattı. Ancak uçağın içi çokta konforluydu demem zor. Köy dolmuşu kıvamında koltuklara oturdum. Yanımdaki eleman Hispanik-Latin kökenli bir amerikalıydı diye düşünüyorum. Alejandro diye ismi vardı İbook'unu açtığında user name bakarak isminin bu olduğunu düşündüm.Uçağa girdikten hemen sonra heyecandan tuvalete gitmek zorunda kaldığımdan bahsetmeye gerek bile yok. Uçakla seyehat rahat olduğu kadar bende biraz gerginlik yaratıyor maalesef. Uçuş için sıraya girdikten sonra rahat bir kalkışla yolculuğumuz başladı. Mature diyebileceğim kıvamda hosteslerle yapılan servisler ve gümrük bilgilerinin doldurulması için yapılan konuşmalar haricinde uçuşta pek aksiyon gördüğümü söyleyemem bu arada uçak acaip soğuk oluyor uzun kollu ile binmekte fayda var verilen şalı resmen battaniye gibi üstüme örttüm. Dönüşte de zati uzun kollu bir sweatshirt ile bindim. İnişe kadar anlatacaklarım bu kadar.