1 Aralık 2011 Perşembe

Aşk Üzerine

Uzun zamandır yazmayı düşünüyordum. Aradan geçen zamanda yaşadıklarımı biraz soğuduktan sonra aktarmak istiyorum. Aslında tam olarak istediği şey yaşadıklarımın ve  düşüncelerimin ayak izlerini geçmişin unutulmuşluğuna göndermeden saklamak. Bu blog kimse tarafından izlenmediğini biliyorum. En yakınım olarak düşündüklerim bile benim burada yazdıklarımdan haberdar değiller. Dijital evrensel çöplüğün içine gönderilmiş hayal kırıklıklıkları ve hüzünler benim paylaştıklarım.

Bu gün yazmak istediğim şey aşk üzerine. Aşk nedir? diye uzun uzun yazmayacağım. Sadece benim penceremden bugünkü ruh halime göre aşkı tarif etmeye çalışıyorum. Aşk biriktirdiğimiz güzel anlar mı? Yoksa faydalandığımız, karşımızdaki bir nebze olsun kendi ihityaçlarımız doğrultusunda sömürdüğümüz bir ilişki biçimi mi? Ben her ikisi de olabilir. Benim açımdan hayatta kesin kararlar diye bir şey yok. Aşık olmayı karşımızdaki nasıl tanımlayabiliyorsa bende aşkı o tanım üzerinden yaşamaya çalışıyorum. Sıkıntı materyalist bir yaklaşımın aşk doğasına verdiği zararı anlayabilmek.

Daha rahat yaşamak uğruna birbirimizi mi yıpratıyoruz. Para, imkan gelip geçici değerler iken şimdi amaçlarımız haline geldi. Şimdilik aklımda kalanlar bunlar, zamanı geldikçe hatırlayabildiklerimi ve hissettiklerimi burada yazacağım. Kendi kişisel tarihimden bir yaprak.

5 Eylül 2011 Pazartesi

3 Temmuz ve Sonrası

Bir tarafta sportif anlamda ezeli rakibini yarıştığı tüm ana branşlarda yenmiş ve kupaları toplamış bir takım diğer tarafta 2000’li yılların başında ortalığı kasıp kavurmuş ezeli rakibi, senelerce bir birlerinin rakibi olmuş iki kulüp arasındaki yarış sarı kırmızılı renklerin lehine hep siyasi müdahalelerle bozulmuş. 1996-2000 döneminde Haluk Ulusoy, Mesut Yılmaz, Mehmet Ağar gibi o dönemin etkili siyasetçilerinin desteklediği sarı kırmızılı takıma karşı iktidarı “sandıkta görüşürüz” diyecek kadar sıkı biçimde eleştirecek sarı lacivertli takım arasındaki güç dengesi gene değişti.
Başkanlığı döneminde adına pankart açılan Kasımpaşalı 3 Temmuz 2011 tarihinde başlatılan şike soruşturmasından beridir hiç suya sabuna dokunmadan yoluna devam ediyor. Gündemin günden güne değiştiği ve medyanın ekonomik çıkarlarını ön planda tutma gayreti sebebiyle bırakın net bir bilgi almayı yetkili mercilerce yapılan kontrolsüz! Bilgilendirmelerle bir takım zanlılar toplumun gözünde itibarsızlaştırılıyor. Gönül isterdi ki para pul ve sportif rekabet işlerinde bir takım vergi borcunu sildirerek ve devlete stat yaptırarak rakibinin önüne geçmesin.
Şimdi sormak lazım eğer gerçekten sarı larcivertli takım haksız yoldan emek hırsızlığı yaptıysa vergi borcunu sildiren güzide takımlarımız kimin haklarını gasp etmektedirler. Amaç gerçekten sportif anlamda rekabet etmek, ülkeyi temsil etmek ve gençleri spora kazandırmaksa, ülke prestijini artırmaksa sarı kırmızılı takımın takımın başkanının gayretkeş açıklamalarını anlamak bir yere kadar mümkün ama süreç uzadıkça herkes gerçek düşüncelerini açıklayacağını düşünüyorum.

31 Ağustos 2011 - NİŞAN-

Geçen ramazan bayramı benim için tatlı telaşların olduğu bir zaman dilimi oldu. Yeni iş yerimde geçirdiğim 3 haftalık süreç sonunda 9 günlük ramazan bayramı tatiline nişan yapmak için girdim. Oldukça rahat başladığım süreçte ekonomik olarak imkanlarımın bu dönemde elverdiği rahatlık nedeniyle problemsiz geçti ancak harcamış olduğum para, almış olduğum tazminatın hemen hemen bitmesinde yol açtı. Bayramın ikinci günü 31 Ağustos akşamı Emiralem düğün salonunda nişan törenimiz başladı. Biraz gergin başlasamda sonlara doğru oldukça rahat biçimde geceyi bitirdim. Gerek bayram olması gerekse biraz aceleye getirmemiz nedeniyle nişan törenimize katılım çok yüksek seviyede olmadı. Gelemeyen arkadaşlar için kısmet düğüne diyorum....

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Yeni Başlangıçlar

Büyük umutlar filmindeki tom cruise gibi kaçtım. O irlanda daki sefaletten kaçmıştı ben ise Vestel deki harala gürele tartışmalardan. Kendime yeni bir hayat kuruyorum. Yarim ile elflerin güç yüzükleri gibi yüzük yaptık kendimize, ve artık çalışıyorum. Herşey yoluna giriyor ve ben gerçekten mutlu olabileceğimi hissediyorum. Devamının gelmesi dileğiyle....

7 Temmuz 2011 Perşembe

WOT- Towers Of Midnight

Robert Jordan rahmetli olduktan sonra Wheel of Time serisi, Jordan'ın yazmış olduğu taslaklar doğrultusunda Brandon Sanderson tarafından yazılmaya devam etti. Serinin son ve 12. kitabı olarak " A Memory of Light" düşünülmüştü ancak kitabın olağanüstü sayfa sayısı nedeniyle AMOL parçalanıp üç kitap haline getirelerek yayınlanmasına karar verildi. İlk yayınlana bölüm olan "The Gathering Storm" un ardından "Towers of Midnight" da TOR publishing tarafından yayınlandı.

Yeni kitap hakkında ilk izlenimlerine göre Gathering Storm da farklı olarak serinin 3 ana karakterininden birisi olan Perrin Aybaranın bu kitapta en sık yer verilen karakterlerden birisi olduğunu gözüme çarptı. kitap genel itibariyle Jordan'ın stilini andırsa da kitabı toparlayabilmek ve sayfa sayısını kısaltmak  için bazı olay düğümleri read&fin-out mantığından uzak bir biçimde hemen bağlanmış. Ayrıca bu kitapta esas karakterlerden birisi olan Moraine Damodred tekrar seriye geri dönüş yapıyor.Serinin asıl kahramanı Dragon Reborn'umuz Rand Al'thor ise daha geri planda kalarak son kitaptan önce olaylar örgüsünün dışından durumu seyrediyor.

Heyecanla yeni yayınlanacak kitabı beklemeye başladım bile umarım bu devasa seri LOTR kıvamında bir produkisyon ile beyaz perdeye uyarlanır. Öyle olmasa bile düzgün bir yapılanma ile en az 3 sezonluk bir dizi halinde yayınlanabilir. Kötü bir legend of Seeker denemesinden sonra WOt umarım kimseyi hayal kırıklığına uğratmaz.

River Plate-Fenerbahçe ve Hayatım

River Plate kümeden düştü. Arjantinin 110 yıllık çınarı River Plate, senelerdir süre basiretsiz idari ve teknil yönetimler ve düzensiz kadro yapılanması nedeniyle play-off maçında Belgrano'ya yenilerek küme düştü. İkinci sarsıcı olay ise Türkiyeden geldi. Aziz Yıldırım ve 15 kişilik bir grup çete ve şike örgütlenmesi nedeniyle tutuklanıp cezaevine gönderildiler. Babaannemin ölümü, işten ayrılmam ve uzun süredir iş bulamamam nedeniyle çektiğim sıkıntılara birde sportif açıdan çok sevdiğim iki kulübün bu hale düşmesi tuz biber ekti. 

Sıkıntılı günlerde hep Allah'a sığınıp yardım için dua ediyorum. Elbet bu sıkıntılı günlerim geride kalacağına inanıyorum. Sevdiğim insan ile hayatımı birleştirebilmem için mutlak surette bir iş bulup hayatımı düzene koymam gerekiyor.

 

8 Haziran 2011 Çarşamba

Kısa Kısa

İnsanın hayatında hep işlerin rast gittiği bir dönem vardır ya hani, sağlıklısındır, seviliyorsundur; hayat sana sıcak havadaki nane şekeri gibi gelir. İşte tam da böyle gelirken birden herşey tersine döner. önce babaannem öldü., sonra işten ayrıldım, babam psikolojik olarak rahatsızlandı ve tam 6 aydır işsizim.

Kimse beni işe almak istemiyor. Yeteneklerimi çok gözümde büyüttüğümü düşünmeye başladım. Akıl almaz bir biçimde hayatım babamın süzgün ve kendine güvensiz haliyle benim bunalımlı buhranlı hali arasında sıkıştı kaldı. Ailemin tüm fertleri arasında en zeki olarak gösterilen ben işsiz güçsüz, evde işe yaramaz bir halde oturan birisi oldum. Hep kendi kendime düşünüyorum, problem bende mi yoksa başka bir şey mi var diye? bulduğumda ne tek dileğim tekrar eski günlere dönüş yapmak olacak. Eskisi gibi mutlu ve güzel günler..

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Güneşli Pazartesiler

Başlığı güneşli pazartesiler olarak attım. Çünkü ben yaklaşık 3 aydır işsizim. Yeni doğum sancıları çeken bir anne gibi sancılı geçen Vestel deki çalışma hayatım. 11 Şubat 2011 itibariyle bitti. Aslında çok kötü günler geçirdiğimi söyleyemem ama bir yerden sonra insanın düzgün bir kesik atarak hayatındaki bir dönemi değiştirmesi gerekiyor. Kişisel güç mücadelesi şekline dönüşen ismi önemli değil! şahisyetle olan güç mücadelemiz birazcık da üst yönetimin gazıyla ikimizden birisinin kıralacağı bir mücadeleye dönüşmüştü. İyi mi kötü bir karar olup olmadığını geriye dönüp baktığımda görebileceğimi düşünüyorum. Blog tutmanın güzel yanlarından birisi de online bir günlüğe sahip olmak. Arada bir sayfalarını çevirip okumak gerçekten güzel olacak gibi... İşimde olmadığına göre artık daha sık yazı yazabileceğimi düşünüyorum.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Günlerin Ardından

Bir hevesle girdiğim blog dünyasına üzerine tez yazmama rağmen bir türlü devamlılık gösterememenin sıkıntısını yaşıyorum. Pek geniş olmayan bir takipçi kitlesi insanın yazı yazma hevesini de törpülüyor. Aslında yazı stilimi daha rafine hale getirebilmek için sık sık buraya yazmam gerektiği biliyorum.

Daha sık görüşmek dileğiyle....