30 Aralık 2009 Çarşamba

Brangus


Kurban bayramı geçti gitti bize yolsuzluk ve acemi kasap haberleri bıraktı. Ofiste hayvancılığa meraklı adamlar olunca bende ister istemez nette gezerken bu konuda yazılan yazıları okuyorum. wikipedia sağ olsun et amaçlı yetiştireln bu cins hakkında gayet güel bilgiler vermiş. Brangus sığırı  Hindistan yarımadası kökenli Brahman ineği ile Angus sığırının melezlenmesi sonucu elde edilmiş bir cins. Doğal olarak ismi de bu iki ismin karışımı sonucu oluşturulmuş. Genetik olarak 5/8 oranında Angus, 3/8 oranında Brahman köklerin karışı türü tanımlamak için kullanılıyor. Gelişmiş hastalık dayanımı ve doğurlanlık sebebiyle tercih edilen bir tür olan bu cinsin en belirgin özelliklerinden birisi de nem ve sıcaklık dayanımının atalarından aldığı genler sebebiyle oldukça iyi olması.



Özellikle Brezilya ve Avusturalya gibi tropik iklimin hakim olduğu sıcak ve nemli ortamlara göstermiş olduğu yüksek adaptasyon nedeniyle bu ülkelerdeki besi sığırcılarının gözdesi haline gelmiştir. Türkiye deki yüksek maliyetler ve kaçak hayvan giriş sebebiyle yaşanan et krizi gelecekte ülkenin stratejik dengelerinden birisi olan kırmızı et tüketimini oldukça olmusuz etkileyecek. Bu durumun önüne geçebilmek için verimliliği kanıtlanmış Brangus gibi türleri hayvancılığa uygun bölgelere adapte etmek oldukça önemli bir hamle olacaktır.

A Decade After Millenia

Yarın büyük bir ihtimalle bilgisayar başında olmayacağım. Bütün bir yıl oyunca karşısında esir olduğum bu makine bana dünyada ki harikaları gösterdiği kadar yaşamımı devam ettirmek için çalıştığım işi daha kolay yapabilmek, arkadaşlarımla iletişim kurmak için, güzel anlarımı tekrar hatırlamak için, en temel dürtülerimi köreltmek gibi yararlar sağlamış olsa da pranga mahkûmu gibi akıp giden hayatı bir monitör ekranına sığdırmak zorunda da bıraktı.

Yarın miladi takvime göre yılın son günü, durup bir durum değerlendirmesi yaptığımda, kendimi zarardaymış gibi hissediyorum. Akıp giden koskoca bir sene ve bireysel anlamda kazanılan doğru düzgün hiçbir kazanım yok. 2010 yılında çalışma anlayışımdan başlayarak yeni başlangıçlar ve değişimler yapmak için önemli bir sene olacak. Gayretlerimi üst düzeye çıkarmak ve hayatımı bir düzene koymam lazım. 2010 yeni başlangıçların ve büyük değişimlerin senesi olur. En azından benim için öyle olmasını umuyorum.

Hideki Tojo

Hideki Tojo ( Doğum: 30 Aralık 1884 – Ölüm : 23 Aralık 1948 )

2. Dünya savaşında Japon kraliyet ordusunda general ve aynı zamanda Japonya’nın 40. başbakanı olarak 1941- 1944 yılları arasında görev yaptı. Savaş sonrası işlemiş olduğu savaş suçları sebebiyle yargılanıp ölüme mahkûm edildi.Hidenori Tojo’nun 3. çocuğu olarak Tokyo da dünyaya geldi. Kendisinden büyük olan kardeşleri öldüğü için ailenin hayatta kalan tek çocuğudur. 1909 yılında Katsuko Ito ile evlendi. Bu evlilikten 3 oğlu ve 4 kızı oldu. Askeri kariyerine Japon Kraliyet Akademisinde başlayan Tojo Teğmen rütbesi ile bu akademiden mezun oldu. 1919 da Almanya ve İsviçre de askeri ataşe olarak görev yapan Tojo’nun adını ilk duyurduğu görev Mancurya daki Kwangtung ordusudur. Aldığı hızlı ve etkili kararlar sebebiyle Jilet (Kamison) lakabı ile anılmaya başladı. 2. Sino-Japon savaşı sırasında Moğolistan bölgesindeki kuvetlere de komuta eden Tojo, 1938 yılında Savaş Bakanının altında görev yapmak için Japonya’ya çağırılır. İmparator Hirohito’nun aşırıcı hareketleri kontrol edememesi sebebiyle Başbakan oldu. Başbakanlığı sırasında Midway Savaşının kaybedilmesinden sonra Japonya’nın yenilgi süreci hızlanmış. Saipan daki son yenilgiden sonra kalbinin üstünde ateş ederek başarısız bir intihar girişiminde bulunmuştur.Savaş suçları mahkemesince yargılanmış ve asılarak idam edilmiştir.

29 Aralık 2009 Salı

NBA : AllStar 2009

14 Şubat tarihine rastlayan All Star haftası tarafımdan pek de ilgi çekici bulunmadı. Skill Chalenge ve Smaç yarışması sadece özetlerden takip ettim. All Star maçı ise geleneksel hale gelen batı üstünlüğüyle sona erdi. Hido'nun all star olamaması ise geçen sene aldığı MIP ödülünün bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Okuduğum yorumlar Jameer Nelson'un bu sezonda çıkış yapan Orlando'nun kilit oyuncusu olduğunu düşünenler PlayOfflarda hayak kırıklığı yaşayacaklar.

Charles Goodyear

Eskiden hatırlayanlar bilir gazetelerin sağ üst köşelerinde "tarihte bugün"  yada "bugün doğanlar" gibi bölümler vardı. Ey okur! Ona benzer bir hizmeti ayağınıza kadar getiriyorum.  TheFreeDictionary, nette gezerken gördüğüm ve sık kullanılanlar kısmına eklediğim güzel sitelerden birisi. Günün önemli olaylarını ve kişisini önem olarak Anglo Sakson köklere bağlı olarak tanıtıyor. Aslında ingilizce kelime ve metin aşinalığını geliştirmek için kullandığım bu sitenin beğendiğim bir bölümünü elimden geldiğince çevrirerek Türkçeye kazandıracağım. Nette ulaşabildiğim günlerde de sık sık güncellemeyi düşünüyorum. Charles Goodyear ile başlayalım.

Charles Goodyear ( Doğum:29 Aralık 1800 - Ölüm:1 Temmuz 1860)
Tarihte ilk kez vulkanize kauçuğu üreten insan olan Charles Goodyear , Amasa ve Stephan Goodyear'ın 6 çocuğundan en büyüğü olarak New Haven ,Connecticut da dünyaya geldi. Babası New Haven kolonisinin kurucularından birisidir.  Hayatını ilk yıllarında babası ile beraber çalıştıkları bir çiftliği olan Goodyear burada fildişi ürünler, metal düğmeler ve tarımsal ürünler üretti. 1824 Clarissa Barker ile evlendikten sonra hayatında büyük bir değişim yaptı. 2 yıl sonra Philadelphia taşınan aile, üretmiş oldukları tarımsal ürünleri İngiltere pazarına ihraç etmeye başladı. 1831 ve 1832 yıllarında Roxbury plastik firmasının denemelerini yaptığı "Elastik Sakız" haberi üzerine deneme ve icatlarını bu yönde geliştirmek için Boston ve New York a geziler düzenledi. Bu yeni materyalin dayanımını arttırmak için bir çok deneme yapan Goodyear 1938 yılında tanıştığı Nathaniel Hayward aracılığıyla kauçuk sanayinde kullanılan sülfür'ü keşfetti.

Yaptığı denemeler sonucunda kaucuğun daha dayanıklı olmasını sağlayan vulkanizasyon sürecini bulan Goodyear, bu çalışmasını "Gum Elastic and Its Varieties with a detailed account of its application and uses of The Discovery of Vulcanization" adlı kitapta detayları ile yanıtladı. Bulmuş olduğu tekniği geliştirmeye çalışırken almış olduğu kredilerde yaşadığı sıkıntılar ve sorunlar sebebiyle ölmekte olan kızını ziyarete gittiği New York ta hayatını kaybetmiştir. 1898 yılında Frank Seiberling tarafından kurulan Goodyear Tire Company Charles Goodyear'ı onurlandırmak için Goodyear ismiyle kurulmuştur.


A Gribi Salgını ve İlaca Dayanıklı Tüberküloz

Yaklaşık bir ay önce Sağlık Bakanlığının Türkiye de A gribi riski olduğunu açıklamasından sonra tam anlamıyla haber bültenlerinde ve kamouyunda bir cadı avı başladı. Aslında grip virüsleriyle ilgili tam bilgi sahibi olmayan, son 10 yılda ilaca bağlı tedavi yöntemleriyle resmen antibiyotik ve kimyasal bombardımanına tutulan güzel ülkemin güzel insanları medyanın da gazıyla resmen kendini temizliğe verdi. WHO( Dünya Sağlık Örgütü) açıklanan salgın derecesinde A gribinin arkasında ilaç şirketlerinin olduğu bir çok ülkede dillendirildi.




Bugün okuduğum bir haber ise A gribinden daha korkutucu bir duruma işaret ediyor. İlaca dayanıklı, tedavi edilmesi daha zor tüberküloz vakasıyla ilk kez Amerika da rastlanıldığını bildiren haberde 40 yıl önce antibiyotikler ile def ettiğimiz Tüberküloz mikrobunun daha da güçlenmiş bir biçimde döndüğünü gösteriyor. Umarı bu haber de global komplo teorileriyle ilişkilendirilmeyip üzerine eğilecek bir durum olur.

28 Aralık 2009 Pazartesi

Zincir Eczanecilik ve Türkiye

Uzun zamandır bahsedilen ve hükümetin kademeli olarak yürürlüğe koymak istediği Eczane ve sağlık reformu işlemlerinde son aşama Eczanelerin anlaşmalarını fes eden SGK eczane zincirlerinin kurulması için hazırlıklarına başlıyor. Hükümet 15 milyar TL’ye yaklaşan ilaç pazarında denetimi zor ve küçük olan eczaneleri öldürüp market ve AVM içlerinde zincir şeklinde ilaç satabilen eczane açmanın yollarını arıyor. Bu gücü elinde tutan kişilerin rant sağlaması için bulunmaz bir fırsat olacaktır. İzlemeye devam ediyoruz

Sosyal Ağlar ve İş Yaşamı

Ofis insanı nedir? Fabrika insanı nedir? Çalışmaya başlamadan önce bilmezdim. İlk iş deneyimim Demir-Çelik sektöründe kafada Baret, sırtta tulum sabahtan akşama kadar yılların kaşarı olmuş Torna ustalarının yaptıkları işleri ISO: 9001 sistemine nasıl bütünleştiririm? di. Patron insanı ile tanışmam da bu aşamada oldu. İsmi bende saklı patron insanı psikolojik açıdan dengeli değildi. Beraber çalıştığı insanları yanında çalıştırdığı insan değil de kölesi olarak gördüğü için küfür etmek, tokatlamak gibi eylemleri hiç sıkılmadan yapabiliyordu. Gerek çalışma ortamının fiziksel şartları gerekse işin deneme süresinde benim sıtkımın sıyrılması nedeniyle dayanıklı tüketim malları üretimi yapan bir firmaya yani montaj sanayisine yumuşak bir geçiş yaptım. Çalışmaya başladığım bu yer dışarıdan çok parlak gözükmesine rağmen içinin nitelikli insan kaynağı olarak boşalmasını önüne geçeceğini düşünmüyorum. İkili ilişkiler yani ilişkiler ağı iş yaşamının ana öğesini oluşturuyor. Eğer geniş bir sosyal ağa birazcık da iyi bir iletişim elektriğine sahipsen istediğin her türlü işi yapabiliyorsun.

26 Aralık 2009 Cumartesi

Yeni Yıl Yeni Golcü

El Kaiser Daniel Pasarella River başkanı olduktan sonra ilk icraat olarak zayıflayan hucüm bölgesine Kolombiyanın yeni yıldızı Jackson Martinez'in %50 bonservisini alarak yaptı. Kendi ülkesinde attığı gollerle takımının şampiyon olmasını sağlamıştı.San Lorenzo ve Racing'inde transfer etmek istediği yıldız oyuncu, River için oldukça güzel transfer olacağını düşünüyorum. River, Falcao'yu  Porto'ya oldukça düşük bir ücretle satmasına rağmen iyi bir gelir elde edebilmişti.


Ayrıca başkan Pasarella'nın transfer gündeminde  Cvitanich, Boghossian, Figueroa, Pavone ve Jara gibi oyuncularda bulunuyor. 

25 Aralık 2009 Cuma

Forsaken: Terkedilmişler

Terkedilmişler Wheel Of Time ( Zaman Çarkı ) evreninde Tek Gücü ( One Power) en iyi kullanabilen  bahsedilen ve  en çok korkulan korku lordlarınına verilen isimdir.13 tanesi ile birlikte karanlık olan hapishanesine kapatılmıştır. 13Th depository adlı blogdan aldığım isim listesi :
Aginor / Osan’gar (‘Sol El Hançeri’)
Gerçek İsim: Ishar Morrad Chuain
Takma adı: Corlan Dashiva


Asmodean
Gerçek İsim: Joar Addam Nessosin
Takma adı: Jasin Natael


Balthamel / Aran’gar (‘Sağ El Hançeri’)
Gerçek İsim: :Eval Ramman
Takma adı:Halima Saranov




Be’lal (‘Kıskanç’)
Gerçek İsim:  Duram Laddel Cham
Takma adı: High Lord Samon
Takma adı: Ağ Ören


Demandred

Gerçek İsim: Barid Bel Medar


Graendal
Gerçek İsim: Kamarile Maradim Nindar
Takma adı:  Lady Basene, Maisia


Lanfear (Gecenin Kızı) / Cyndane (Son Şans)

Gerçek İsim: Mierin Eronaile
Takma adı:  Selene, Silvie, Keille Shaogi

Mesaana
Gerçek İsim: Saine Tarasind

 Moghedien (‘Örümcek’)

 Gerçek İsim: Lillen Moiral

 Takma adı: Gyldin, Marigan

 Rahvin

 Gerçek İsim: Ared Mosinel
Takma adı: Lord Gaebril



 

 Sammael (‘Umut Yıkan’)
 Gerçek İsim:Tel Janin Aellinsar

 Takma adı:  Lord Brend , Caddar


 Semirhage ( Acının Hanımı)

 Gerçek İsim: Nemene Damendar Boann

 Takma adı: Anath Dorje



Ishamael ( Umuda İhanet Eden)
Gerçek İsim : Elan Morin Tedronai
Takma İsim : Moridin, Baalzamon








NBA Noel Öncesi Maçlar



Bu gece saat 12 de NTVSpor LA Lakers-Clevland Cavaliers maçını verecek. bir nevi kocaoğlan dükkana geri dönecek ama esas adam olarak değil. Yeni kral Lebron şovun büyük kısmını götürüyor. bu arada LA bütün yıldızlarıyla kontrat uzatarak hazır geçiş dönemi varken 3-peat öncesi son hazırlığını yapıyor. All Star öncesi ve finaller için Cavs takviye gerekli değil mi kendini test edecek. Eğer bu senede yüzük gelmezse 2010 da Lebron eline haritayı alıp devasa Salary Cap'i olan takımları test etmeye başlar

Toplantı


Toplantı yapmak. Sorun çözmek için bir araya gelmek. İş yaşamım boyunca çok az toplantıya katıldım. Herkes kendisi için en iyi olacak çözüme göre kendini konumlandırdığı için problemler genelde pozisyon olarak en zayıfa işin ihalesi şeklinde sonlanıyor. İçinde bulunduğum çalışma kültüründe en iyi çözüm her zaman toplam verimlilikten ziyade son sözü söyleyenin isteklerine göre belirleniyor. kişisel egoları törpülemek mümkün olmadığına göre yapılacak en iyi şey. İnsanları toplantıya çağırdığında 10 dk. içinde çözüm önerisi sunacak bir hazırlık düzenini yapmak ve liderin bu 10 dk. sürede kararını verecek olmasıdır. Haricinde geçen süre laf salatasından ibaret. Bu benim yorumum. Her kararı 10dk. almak tabii ki mümkün değil ancak basit şeyler için bile saatlerce tartışmak zaman kaybı!!

Yemek listem Üzerine

Ufak tefek yasaklama sorunları sebebiyle burada yazmaya fırsatım olmadı. Özetlemek gerekirse yemek listesi kararımı gözden geçirip doktara gittim. Diyet ve spor programı uygulamam konusunda kesin bir cevap alarak geri döndüm. Kilo verme ve zayıflama konusunda kesin kararlıyım. Ayrıca Tiroid ve paratiroid içinde testler yaptırdım. Genetik olarak ailece bu organımızla ilgili bir sıkıntımız var sanırım. Annem, Babam ve son olarak bende de bu organla ilgili bir takip dosyası açıldı. Abimde de çıkarsa kare ası bulacağız. Araba alma rüyalarmız ise yavaş yavaş azalıyor.

Güncel spor olaylarını bir dahaki postta ele alıcam. Efesin Şampiyonluğu ve LA'in şampiyonluğu biraz burukluk yaratsa da mücadele oldukça güzeldi. Futbol muhabbetlerine yaz boyunca girmeyi hiç düşünmüyorum. Hedefim Polonya 2009 için takım incelemeleri ve "March Madness Bracket" hazırlamak...

Amca Olmak

Amca oldum. Defne adından dünyalar tatlısı bir yeğenim 20 Eylül 2009 da dünyaya geldi. Artık Daha geniş ve daha şirin bir aileyiz :)

Denemeler

Mantıklı olamayacak kadar uzun bir aradan sonra bloğu güncellemek ve yeni yazılar ekleme ihtiyacı duydum. Dönüp yazdıklarımı okuduğum da; sözel olarak iyi birer ifade olarak gördüğüm yazıların aslında yazıya döküldüğünde o kadar da iyi olmadığımı gördüm. Kendimce bu eksikliğimi gidermemin en iyi yolu mümkün olduğunca çok yazı yazmak ve belirli yazı kalıplarından çıkacak biçimde yazılarımı çeşitlendirmek olacak. En azından ben bu yolu seçersem başarılı olacağını düşünüyorum.


İlkokulda ilk kompozisyonumu yazarken öğretmenimin bana öğrettiği ilk şey “ana fikir” di. Yazılar belirli bir fikrin etrafında desteklenen ifadeler ve bilgiler ile anlam kazanmalı derdi öğretmenim. Aradan geçen yaklaşık 15 yıllık dönemde okumaya çok ağırlık verip, yazmaktan git gide uzaklaştığımı fark etmiş bulunuyorum. Şimdi üniversiteyi bitirmiş ve Yüksek lisansını yapmakta olan biri için bu eksiklik ne kadar acı verici olabilir tahmin edebilirsiniz. Hayatımı kazanmak için yapmış olduğum işin şuan itibariyle 2008 yılı başındaki kriz sebebiyle sekteye uğraması ve iş yoğunluğumun hafiflemesi sebebiyle kişisel gelişimim için çaba göstermeye karar verdim. Kendimde bulduğum eksik yönleri tanımak ve daha iyi donanımlı bir insan olmak ( daha iyi bir insan olmak gibi iddialı bir amacım yok) için kendime yönelik bir çeşit araştırmayı bir süredir yapmaktayım. Şimdiye kadar belirlediğim eksiklikleri şöyle sıralayabilirim:

  • Kendine güven ve müzakere yönetimi eksikliği
  • Üşengeçlik ve kolay pes etme
  • Yazılı ürünleri okumak kadar düşündüklerimi yazmaya çalışmak
  • Hareketsiz ve gerektiği kadar zorlanmamış bir beden
  • Pozitif yönde düşünme fazlalığı

Ara ar bu tip yazılar yazarak kendimce nasıl bir gelişim sağladığımı ölçmeye çalışıyorum. Denk gelipte bu bloga rastlayan siz online gezginleri bir iki dakika ayırıp yazılarımın sizde uyandırdığı hissi bana yorum olarak bildirirseniz size minnettar olurum.

Zorunlu Özel Emeklilik


DYHOL'un ekonomi ve ticaret gazetesi olarak hizmet veren Referans gazetesinde uzman oldukları konular üzerine yazı yazan bir çok köşe yazarı var. Noyan Doğan da sıklıkla sigorta ve sigortacılık konusunda yazılarını bu gazetede yazıyor. Bugün okuduğum son yazısında Zorunlu Özel Emeklilik sisteminden bahsetmiş. Bilinirliği son yıllarda artan ve devletin vergi avantajı sebebiyle hem güvence verdiği hemde desteklediği bir sistem. Bir çok ekonomi bloğu bireysel emeklilik sistemi ve avantajları hakkında yazı yazdı. Benim merak ettiğim devletin önümüzdeki bir kaç sene içerisinde sürdürülemez duruma gelecek Sosyal Güvenlik açığını özel sektörün yönettiği Bireysel Emekliklik fonları ile kapatma yoluna gidip gitmeyeceği. Şu aşamada basın yayın organlarında çıkan haberlere göre hükümetin iş gücü piyasasında serbestlik sağlamak ve işçi maliyetlerini düşürmek adına yapacağı hamlelerden birisi de bu yönde olacak gibi. Aynı Borsa da olduğu gibi elinde gücü olan şirketlerin devletle birlikte halkı istediği gibi yönlendirebileceği ve usulsüzlükler konusunda dokunulmaz olacak olması beni çok endişelendiriyor. İzlemeye devam ediyoruz.

Dune Karakterleri 3 : Sadık,Lider,Fremen Stilgar

The Fremen Stilgar Ben Fifrawi was born in 10,141 A.G.Stilgar Loncadan sonra 10141 de Stilgar Ben Fifrawi olarak Tuan daki Umbu siyeçinde dünyaya geldi. 10175 de Stilgar Tabr siyeçinin lideri Forad'a meydan okuyarak Tahaddi al Burhan'nın istemiştir. Düelloda Forad'ı yenen Stilgar onun yerine Siyeç'in yeni lideri olmuştur. 10228 deki ölümüne kadar bu konumunu sürdürmüştür.

Oğul Herbert tarafından yazılan Hanedanlar serisi  tarihinde ise Stilgar'ın Muaddib öncesi tarih seyrine ait bilgilere de ulaşılmıştır. Bu eserde Stilgar  ve arkadaşları Turok ve Ommun'un bir Harkonnen devriyesi saldırısı sonucunda yaralanmaları ve Gezegen bilimci Pardot Kynes ile tanışmaları anlatılmaktadır. Ölümcül derecede yaralan Stilgar'ı kurtaran Kynes siyeç'e davet edilmiş ve su borcu nedeniyle öldürümemesini sağlamıştır. Siyeçte Dune üzerine kurduğu hayallerden bahseden Kynes suikastten kurtularak peygamber mertebesine yükselmiş ve bu sayede etkin ekolojik programını başlatabilmiştir. Stilgar daha sonra kız kardeşini Kynes ile evlendirerek gezegen bilimci ile akraba olmuştur. Liet-Kynes'in karısı Faroula'dan doğan Chani sayesinde Liet-Kynes ve Paul Atreidesle de kan bağını vardır. Doğduğu Umbu siyeçinde ismi Sahkan veya Çöl Şahini olarak da bilinir. Paul Muaddib'in imparatorluğunda ve kardeşinin hüküm sürdüğü dönemlerde Dune valiliği yapmıştır.



Küçük İşletmelere Öneriler

2,5 Yıllık etkin çalışma hayatım boyunca öğrenmiş olduğum en önemli kural yaptığınız işin detaylarını mümkün olduğunca öğrenmeye çalışmak ve işiniz hakim olmaktır. Bir diğer önemli kural ise insan ilişkilerinin niteliğini kendine has durumlar içinde  öğrenebilmektir. Türk toplumu geçirmiş olduğu tarihsel evrimde yüzyıllarca konar-göçer bir yaşam sürdürmüş, çağlar boyu çok kolay bir biçimde devlet kurup aynı hızla da yıkmayı becerebilmiştir. Bu durum etkili bir lider bulamadığımızda  başımıza neler gelceğini gösteren ve bir türlü ders çıkaramadığımız bir sorun olagelmeye devam etmektedir.





Uzun süreli ortaklık konusunda başarılı olmuş Türkiye kökenli bir şirketi görmek bana nasip olmayacağı gibi olursa torunlarımın göreceğinden de kuşkuluyum. Türkiye de patronlar para kazanmanın yollarını Osmanlı'nın son döneminde gelişen düşünce anlayışına endeksleyerek günümüze kadar devam ettirmişler. Peki nedir bu anlayış? Güce kim sahip ise onun yanında kümelen!! Evet doğru şimdi OSB'nin KOBİ'lerin uygulamaya çalıştıkları benzer iş modellerinin kümelenmesi kavramı iş yapma biçimimizde etkin bir biçimde zaten uygulanıyor. Ama gel gör ki bunu gücümüzü birleştirelim, sinerji yaratalım kısmına geldiğinde herkes bir diğerini can düşmanı olarak görüyor. Rekabetçiliği birbirinin işini bozmak yada tekel olmak olarak gören bir ticari anlayıştan başarı beklemek oldukça güç. Küçük şirketlere önerim. Kümelenme işinde kişiler kadar şirket karakteri de önemlidir. En önemli sermayeniz insan gücüdür. Eğer insan gücünü etkin bir biçimde yönetebilirseniz. Ortak olma, ortakla yaşama ve katma değer üretmeyi her zaman ön planda tutmak ve bunları yaparken Devlet Baba'yı daima kollamak gerektiğini unutmamak lazım.

Kurban Yolsuzluğu Üzerine

Derneklere ilişkin kurban yolsuzluğu söylentileri ve adli soruşturma haberleri bütün ana haber bültenlerini süslüyor. Fakat AKŞAM gazetesi yazarı Ali SAYDAM'ın makalesinde de anlaşılacağı gibi bu durumun medayada uzun zamandır bilindiği düşüncesine vardım. Yazıyı dikkatlice okursanız bu işin detaylarını adli soruşturma olmadan da ortaya çıkarılabilmesi mümkün. İlgimi çeken diğer bir yazı ise aynı yazar tarafından yazılan haberlerde hiç bahsedilmeyen KIZILAY'ın kurban kesim modeli başlıklı yazısı. Şimdilerde mikser gibi karışan sukiast, intihar, vergi cezası gibi gündem maddelerinde medya toplum mühendisliği yaparak dikkatleri sürekli olarak siklet merkezlerinden dağıtıyor. Takipte olduğumuzu bilmelerini istiyoruz.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Gidesim Var: Bosna Hersek

Ara sıra durur düşünürüm. Acaba uçaktan çok fazla tırsmasam nereye giderim diye. Cevabı duruma göre değişir. Daha önceleri Acun,sonra Narı Beyza, şimdilerde ise Ayna programı ile dünyayı dolaşan tipleri oldukça kıskanırım. Lan ne güzel adamlar hem geziyolar hemde para alıyorlar. Acaba bende böyle bir iş mi yapsam? Biri(Acun) tamamen eğlence odaklı idi. Öteki (Narı Beyza) ise daha çok kültür, mantar ortamları yiyelim, içelim modunda ordan oraya gezdi. Sonuncusu ise işte dünyayı fethe çıkmış, ilim ifran yolunda irşad eden şakolarla birlikte dünyada böylede yerlerde var modunda gezen ingilizceyi arapçadan kötü konuşan adam. Bence hepsinin içinde en iyisi Acun du adam dünyada gezmedik yer bırakmayınca sonunda kendini yapımcılığa verdi. Sonuç olarak bende Bosna'yı görmek istiyorum.

Shareef Abdur-Rahim

Sessiz sedasız parkelerden ayrılan, şimdilerde geleceği tartışılam T-Mac'den önce sakatlık belasının vurduğu bu güzel adam için bu postu yazma ihtiyacı hissettim. Kendisi 11 Aralık 1976 yılında Georgia, Marietta da dünyaya gelmiş. Müslüman afro amerikalı bir ailenin çocuğu olarak çevresindeki diğer tüm çocuklar gibi Basketbola gönül vermiş bir adem evladı. Kardeşleri de kendisi gibi basketbolcu olan "Reef" 3,5 GPA ile Berkley, California üniversitesine spor bursu ile kabul edilmiş bir oyuncudur.




Şimdilerde Memphis Grizzlies olan Vancouver tarafından 1996 yılında draft edilen Reef kariyeri boyunca 18.1 sayı ve 7.5 rebound gibi ortalamarı tutturmuş başarılı bir uzun forvettir. Kronik diz sakatlığı sebebiyle parkelere erken sayılabilecek bir yaşta veda eden başarılı oyuncu aynı zamanda uyumlu ve sorunsuz kişiliğiyle NBA gangsta tipli oyunculara örnek gösterilebilecek kadar iyi bir oyuncuydu.Şimdilerde ailesiyle birlikte kendi kurduğu vakfın faaliyetlerini sürdüren Reef'e uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Dune Karakterleri 2 : Savaşçı,Ghola,Sadık Duncan Idoha

Çok az roman karakteri vardır ki Duncan Idoha kadar hikayenin esas oğlanı olmadan esas oğlan ve kızlardan rol çalsın. Dune serisi boyunca gerek kişisel koruma olarak, gerekse Paul'un imparatorluğu ve sonrasında oynadığı rol açısından Dune evreninde Duncan Idoha'nın rolü çok büyüktür. Oğul Herbert'in yazmış olduğu hanedanlar serisinde Caladan'a gelişi ve Leto I. ile olan münasebetlerini öğrendiğimiz Duncan; Baba Herbert'in ilk kitabında öldürülüp serinin daha sonraki kitaplarında Bene Theilax sayesinde diriltilmiştir. ilk kitapta bahsedilen muhteşem dövüş yeteneklerinin Hanedanlar serisinde nasıl kazanıldığı da detaylı bir biçimde anlatılmıştır. Ginaz'ın yetiştirdiği son kılıç ustalarından birisi olan Duncan evrendeki en ünlü savaşçılardan birisidir. Thufir gibi o da Atreides evine içten bağlıdır. Hatta atreidesler için ölüp ölüp dirilen yegane insan odur. Sadakati için aşağıdaki dialog güzel bir örnektir.



( Paul ve annesi çöle kaçmışlar ve Liet Kynes'in sağladığı gizli bir sietch de geleceklerini tartışmaktadırlar. )

Duncan: Efendim, Sardoukarlar çok uzakta değillerdir. koruyucu kalkanınız yok sanırım benim kalkanımı kullanabilirsiniz

Paul Atreides: Senin sağ kolu benim için evrendeki tüm kalkanlardan daha büyük güven sağlar.

Arjantin Apertura: Banfield Şampiyon

Arjantin ligini bir ara NTVSpor sayesinde bayağı bir izleme şansımız oldu. Sonra yayın ihalesindeki karmaşa ve saat farkı nedeniyle pek takip edememeye başladım. Bunda düşen futbol ve futbolcu kaliteside önemli bir etken olarak devreye girince eskisi kadar Güney Amerika'nın bu önemli liginden haberleri takip etmiyorum. Flamengo geçen hafta 6. Şampiyonluğunu ilan ederken bu hafta evinde kaybetmesine rağmen Newell's Old Boys'un da kaybetmesiyle Banfield şampiyon oldu.



Kurulduğu günden beri ilk defa şampiyon olan takım, belki çok adından söz ettirecek futbolcular kazandırmasada ligdeki rekabetin yada rekabetsizliğin en güzel örneğini sunuyor. Darısı Kayserispor'un başına diyerek postu sonlandıracaktım ki bizim milyarlık eşekler modundaki River'ın sıralamasını vermeden geçmek olmazdı.

10 Aralık 2009 Perşembe

Özgün İçeriğin Çalınması

Okuldayken içerik hırsızlığının ne olduğunu bilmeden yanımızdaki arkadaşın ödevini kopyalayıp verirdik. Biraz da tembelliğin vermiş olduğu rahatlık, biraz arkadaşlık hisleri ile kurulan baskı sonucu pek fazla zorlanmadan da paçamızı ceza almaktan kurtarırdık. Ama ne zamanki özgün eserler yaratmanın önemini fark ettim. Mümkün olduğunca detaylı bir biçimde alıntı ve referansları hazırladığım eserlerde gösterme çabası içindeyim. Düne kadar severek okuduğum bir blog olan Ekonomitürk'ün içerik hırsızlığına bağlı olarak yayınına son vermeyi istemesi beni oldukça düşündürmeye başladı. bir yandan Adsense gibi reklam gelirlerini arttırıcı uygulamalar insanları yazmaya teşvik ederken içeriği aynen kopyalayıp başkalarının sırtından asalakça gelir elde etmek isteyenlerde çıkacaktır. Arzum sanal ortamdaki tüm bireylerin hiç bir şey üretmeden üretim yapanlarıda engelleyen zihniyeti ortadan kaldırmak için birlikte hareket etmesidir.

19 Kasım 2009 Perşembe

The Gathering Storm

Merakla beklediğim serinin son kitabını sonunda okuyup bitirdim. Her ne kadar rahmetli RJ kadar iyi yazılmadığını düşünsemde Sanderson da serinin hakkını verdiğini gördüm. Knife of Dreams de havada kalan bazı yerler bu kitapda gayet güzel bir biçimde açıklanmış. Spoiler vermiş gibi olmayayım ama Tuon ve Mat arasındaki ilişkinin seyrinden bu kitapta hiç bahsedilmemiş. Ayrıca daha önceki kitaplarda hiç bahsedilmemiş olan Karaethon döngüsünün Seanchan versiyonu "Essaynik Cycles" da alıntılar var ki bu oldukça güzel bir birleştirme unsuru olmuş. Bu arada Egwene'in ön görülerine ilişkin olaylarda anlatılmış ki bu da oldukça beğendiğim bir detay oldu.


12 Kasım 2009 Perşembe

River Müzesi

Takip ettiğim diğer bloglarda gördüğüm haberlerden birisi de River Plate'in müze kurduğuydu. Bence oldukça anlamlı bir çaba ancak Arjantin'in bu büyük ve köklü kulubü ingilizlerin EPl de yapmış oldukları şeyi yapamıyorlar. O şey ne diye sorarsanız "Sports Marketing" olarak adlandırılan faaliyetlerin çok kısıtlı oluşu. yıllarca büyük yıldızlarını abartılı rakamlara satan Arjantinin ezeli düşman kardeşleri altyapılarda yaşanılan transfer fırsatlarına yeteri ilgiyi gösteremediği için Messi gibi bir yıldızı Barcelona yetiştirmiş oldu. Aslında marka ve pazar değeri açısından oldukça tanınman ürünler satabilecekken buna yatırım yapmamaları oldukça ilginç geliyor. Sanırım İngilizler gibi sportif direktörler ve NBA de pazarlama başkanları G.Amerika kuluplerinde faaliyet göstermeden rekabetçi bir takım görme hayali git gide zayıflayacak.

5 Kasım 2009 Perşembe

Diziler

2000 yılından beridir yoğun bir şekilde internet kullanıyorum. İnternetten ilk indirdiğim filmi maalesef hatırlamıyorum ama Kazaa kullanarak dosya indirmeye ilk defa başlamıştım. Ardından mp3 çılgınlığı ve Napster geldi. Bu iki ağda tarihin tozlu sayfalarında yerini alırken film sıkıştırma teknolojisinin dünya gençliğine hediyesi DivX ve Xvid sıkıştırma formatları kaliteli ve büyük boyutlu dosyaların tek CD’ye yazılacak biçimde paylaşılmasını sağlamaya başladı. İşte bu dönemde her ergen genç gibi yoğun bir biçimde her türlü görsel filmi !!! indirmeye başladım. O zaman pek fark etmediğim yabancı diziler alt yazı sitelerinin de yaygınlaşmasıyla birlikte daha bir ilgimi çeker hale geldi.

İlk sürekli takip ettiğim dizi sanırım Cine 5 de yayınlanan OZ dizisi idi.Sonları CNBC-E de yayınlanmaya başlayan “Heroes” dizisi ile tam anlamıyla dizi dünyasına dalış yaptım.




Harici Disk edinmemle birlikte resmen bir Dizi müptelası oldum. Heroes, Big Bang Theory, Carnivale, Jericho,How i met your mother, Fringe, Flashforward, Lie to Me, Mentalist gibi bir yığın diziyi izlemeye başladım. Fırsat buldukça bu dizileri ve can alıcı karakterlerini tanıtmaya çalışacağım

River Plate- Nerede Kalmıştık?

River Plate 2009 Aperturaya gene geçtiğimiz sezondaki gibi başladı. Geçen sezon play off ile şampiyon olan ezeli rakibi Boca Juniors’un aksine Clasurayı ligin dibinde bitiren River yeni sezonda da Nestor Gorosito ile devam etme kararı almıştı. Son haftalarda pek takip edemesem de Ole den okuduğum kadarıyla Gorosito yerine Leonardo Astrada ile yola devam etme kararı alınmış. Geçen sene kiralık olan Ortega ile Gallardo takıma katılan önemli isimler olarak göze çarpıyor. Ayrıca futbola geri dönen Almeyda da orta sahadaki sertliği arttırabilecek önemli bir transfer. Takımdan ayrılan en önemli isim ise Porto’nun parlatıp Avrupa kulüplerine pazarlayacağını düşündüğüm Kolombiyalı Falcao oldu. 13. Haftanın başında River Plate 26 Puanlı lider Banfield 16 puan gerisinde 10 puanla 14. sırada kendisine yer buldu. Takımda yaşanan kan kaybı ve üst üste alınan başarısız sonuçlara rağmen El SuperClassico da alınan beraberliğin TD Astrada'ya zaman kazandırmadığı söylenebilir.

Denemeler

Mantıklı olamayacak kadar uzun bir aradan sonra bloğu güncellemek ve yeni yazılar ekleme ihtiyacı duydum. Dönüp yazdıklarımı okuduğum da; sözel olarak iyi birer ifade olarak gördüğüm yazıların aslında yazıya döküldüğünde o kadar da iyi olmadığımı gördüm. Kendimce bu eksikliğimi gidermemin en iyi yolu mümkün olduğunca çok yazı yazmak ve belirli yazı kalıplarından çıkacak biçimde yazılarımı çeşitlendirmek olacak. En azından ben bu yolu seçersem başarılı olacağını düşünüyorum. İlkokulda ilk kompozisyonumu yazarken öğretmenimin bana öğrettiği ilk şey “ana fikir” di. Yazılar belirli bir fikrin etrafında desteklenen ifadeler ve bilgiler ile anlam kazanmalı derdi öğretmenim. Aradan geçen yaklaşık 15 yıllık dönemde okumaya çok ağırlık verip, yazmaktan git gide uzaklaştığımı fark etmiş bulunuyorum. Şimdi üniversiteyi bitirmiş ve Yüksek lisansını yapmakta olan biri için bu eksiklik ne kadar acı verici olabilir tahmin edebilirsiniz. Hayatımı kazanmak için yapmış olduğum işin şuan itibariyle 2008 yılı başındaki kriz sebebiyle sekteye uğraması ve iş yoğunluğumun hafiflemesi sebebiyle kişisel gelişimim için çaba göstermeye karar verdim. Kendimde bulduğum eksik yönleri tanımak ve daha iyi donanımlı bir insan olmak ( daha iyi bir insan olmak gibi iddialı bir amacım yok) için kendime yönelik bir çeşit araştırmayı bir süredir yapmaktayım. Şimdiye kadar belirlediğim eksiklikleri şöyle sıralayabilirim:

• Kendine güven ve müzakere yönetimi eksikliği
• Üşengeçlik ve kolay pes etme
• Yazılı ürünleri okumak kadar düşündüklerimi yazmaya çalışmak
• Hareketsiz ve gerektiği kadar zorlanmamış bir beden
• Pozitif yönde düşünme fazlalığı

Ara ar bu tip yazılar yazarak kendimce nasıl bir gelişim sağladığımı ölçmeye çalışıyorum. Denk gelipte bu bloga rastlayan siz online gezginleri bir iki dakika ayırıp yazılarımın sizde uyandırdığı hissi bana yorum olarak bildirirseniz size minnettar olurum.

3 Kasım 2009 Salı

Aralar

Uzun zamandır yazmak istiyorum. Aslında düzenli olarak burada yazıları yayınlasam iyi olacak çalışmam lazım bu konuda biraz daha....

WOT Çizgi Roman

Emule de indirecek dosya ararken .cbz formatında Whel of Time New Spring yazan dosyalar gördüm. Tabiki hemen indirmek için harekete geçtim. 2008 yılı sonlarında yayınlanacağını duyduğum Çizgi roman serisi yayınlanmış ve 7 sayısı dağıtıma çıkmış bile. Bir solukta indirip okudum. Çok da beğendim. Okumak isteyenlere özellikle tavsiye ederim.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Aradan Sonra

Uzunca bir süredir elim değipte blogda birşeyler yazmamıştım. Fırsat bu fırsat izin dönüşü bir kaç birşey yazayım dedim. Öncelikle 3-10 Ağustos tarihleri arasında Diyarbakır-Mardin-Midyat-Elazığ'ı kapsayan bir doğu turu yaptık. İbrahimle biletleri aldıktan sonra yolculuğumuzun bir çok kısmını resimledim. Ara ara bu postun altına bu resimleri ekleyeceğim. Resimleri ekledikçe hepsinin öyküsünü de anlatacağım. Şimdilik resimlere kadar beni bekleyin

2 Temmuz 2009 Perşembe

Diyet Listesi

Diyet listem, diyet listesi zayıflama falan derken aile efradının baskılarına dayanamayarak Endokrilonoji ve Beslenme uzmanına muayene oldum. sonuç korkutucu genetik profilimde saolsunlar hem anne hemde baba tarafından Diyabet ve Tiroid riski bulunduğu için kilo ile birlikte bu iki hastalığıda kontrol ettiler. Önce kilo ile başlayayım OBEZ 3 sınıfı çıktım. Tam 17 kg fazlalığım var. Diyet , spor ve ilaç takiviyesi gibi bir destek ile inşallah insan gibi görünmeye başlayacağım. Bir diğer durum şeker ve Tiroid hormonlarının düzeyi her ikisi de yaşıma göre riskli seviyelerde geziyormuş!! ( bu arada yaş 26) acilen yaşam kalitemi arttırmam lazımmış. Bu sebeple yazı da fırsat bilerek spor yapmaya ve daha hafif bir beslenme uygulamaya başladım. Sonuçları aldıkça burada paylaşacağım.

15 Mayıs 2009 Cuma

Günlük Yemek Listem : 15 Mayıs 2009

Sabah:

1 Su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
3 bardak su
1 adet vişneli bonbon şeker

Öğlen:

Tek kaşarlı kıymalı pide
1 Adet 200 ml Ayran
Salata
1 Adet portakallı bonbon şeker

Akşam:

14 Mayıs 2009 Perşembe

Günlük Yemek Listem: 14 Mayıs 2009

Bugün yeni bir yazı listesine başlıyorum. Hani envai çeşit diyet önerisinde anlatılır ya yediğiniz tüm şeyleri gün içerisinde yazın diye bende listeye başlıyorum

Sabah:
1 Su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
Küçük peynirli tost
2 adet naneli şeker

Öğlen:
1 kase Tutmaç çorba
1 Tabak Spagetti
2 Tavuk baget 3 dilim kızarmış patates
1 Şişe maden suyu

Akşam:
2 Tabak Kaynamış tane Bakla
1 Kase sarımsaklı yoğurt
1 Dilim İri ekşi mayalı Köy ekmeği

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Dune Karakterleri 1 : Savaşçı mentat Thufir Hawat

Efendim pekte uzun olmayan bir zaman önce Dune evreni ve karakterleri konusunda bir yazı yazmıştım. Blog yazma işinede tam kendimi verememişken kişilik tahlilleri ve karakterler konusunda nasıl yazı yazacaksın? diye soranlar olabilir. Doğaldır. Fırsat buldukça aklımdan geçenleri kendi bakış açımla yazmaya çalışıyorum. Öncelikle Dune evreninde en akılda kalıcı karakterler Atreides ailesinden gelir. Vorian,Paulus,Leto,Paul ve Leto II gibi evreni tamamen şekillendiren ve yeni bir mecrada yol almasını sağlayan karakterler bu aileden gelmektedir. Frank Herbert'in yazmış olduğu ilk kitapta insanı etkileyen Hanedanlar serisinde de Leto'nun kişiliğini şekillendiren Thufir Hawat'tan bahsetmek istiyorum.
Savaşçı mentat, Piter de Vries gibi sapkın bir zihin olmayan, Hasimir Fenrig gibi öldürmeyi güç arzusuyla yapmayan bir adam, Mutlak adanmışlak Atreideslere hizmet eden bir hizmetkar, ilk kitabın sonunda Baron Harkonnen'in vermiş olduğu zehir sebebiyle acı çekerken Paul Muaddib'in onu nasıl onurlandırdığı ve cevabı 1984 yapımı Dune filminden alıntı olarak aşağıda gösterdim. Paulus Atreides'in Hanedanlar serisinde ailevi ihanetle ölümü üzerine ( Leydi Helena Richeseli olmayı hiç unutamamış) Leto yu hastalık derecesinde koruma arzusu güden, Şaddam'ın ihanetiyle Harkonenlara düşüşüne kadar Atreides evine mutlak sadakatli hizmet eden bu Suikastçiler ustası mentat için anlatacak çok da fazla bir söz yok. Harkonnen evinin tüm dalavere ve kirli oyunlarına genç Dük Leto karşı koyabildiyse Thufir, Gurney ve Duncan gibi sağlam bir ekibine borçludur.



From Dune (1984)
Paul: [realizing that a poisoned Thufir is being forced to try and assassinate him] ... You have served House Atreides faithfully for three generations, Thufir Hawat. As the new Duke, I hereby invite you to ask me for whatever you wish. You may request anything of me, anything at all.
[He stares deeply into Thufir's eyes]
Paul: Do you need my life, Thufir? If so, my life is yours. Take it.
[Thufir hesitates, looking as if he might cry]
Paul: I'm serious, Thufir. If you mean to strike, strike. I will not resist you.
Thufir Hawat: [He turns to Feyd and the Emperor] ... Did you actually believe, even for a moment, that I would fail my Duke TWICE?

4 Mayıs 2009 Pazartesi

El Classico: Total Futbol intikamını aldı.

Cumartesi akşamı fırsat olursa seyrederim diye düşündüğüm Barça-Real derbisini hastalık ve yakınlarımla muhabbet sebebiyle kaçırdım. Gördüğüm kadarıyla G.Amerika derbisindeki tatsız tutsuz görüntülerin yerini bol gol ve güzel bir futbol almış. 2009 hem EPL deki Liverpool maçları hemde Barça'nın rekor kırdığı bir sezon olarak tarihe geçecek. Tarih yazılırken bizde buna tanıklık ediyoruz ki bence ilerde torunlarıma acaip hava atabileceğim bir durum diye düşünüyorum.

Hastalık ve Hastane

Oldum olası hastaneleri sevmemişimdir. Hayatım boyunca hastaneye gidiş sebeplerim hep sakarlık ve acele yüzünden yaptığım kazalar sonucu olmuştur. Çok şükür genel sağlık durumum hiç bozulmadı ama maşallah annem ve babam sayesinde hiç hoşlanmadığım bu yere sık sık gider oldum. Öncelikle devlet hastanelerindeki son zamanlardaki değişimi takdir etmek lazım. çocukluğumun tendürdiyot kokulu, hapishane duvarlı yerleri gitmiş, yerlerine güleryüzlü çalışanları olan gerçekten insana değer veren kurumlar gelmiş.

En son gidişim geçen perşembe annemin diş ağrısı için ağrı kesiciyi fazla kaçırıp (majezik 100 mg) hafif bir mide-ince bağırsak kanaması geçirmesiyle oldu. Gayet rahat bir odada da annemi 3 gün gecelei gündüzlü misafir ederlerken aynı zamanda serviste görevli hemşirelerden, yemek dağıtımı yapan hizmetlilere kadar herkes oldukça ilgili ve kibardı. Burada onlara teşekkür etmek isterim. Türkiye de umudu kaybetmemiz için halen daha nedenler olduğunu gösterdi. Hep eleştirdiğimiz biricik devletimizin güzel ve işini iyi yapan kurumlarının olduğunu bilmek çok güzel bir duygu gerçekten. Annemi bugün taburcu ettiler ve yapılan tüm işlemleri arşivde saklamamız için bize verdiler ki bu geldiğimiz noktanın ne kadar güzel olduğunu gösteriyor.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Bir Üşengecin Hazin Sonu

Sait Faik öykülerinden esinlenerek bir başlık atmak istedim ama sanırım tam da olmadı. Efendim durum şu ki 5.5 Kg doğan bir insan evladı olarak hayatımın evreleri - iri kemikli, genç irisi, toraman, şişman ve obez- şeklinde sürmekteydi. Dün gece kız arkadaşım kilo verme konusunda verdiğim sözleri hatırlatırken "sen bana söz verdin" , "senin sözüne nasıl güveneyim ki kilo vermeden" gibi cümleler kurarak bende ani bir ışık çakmasına neden oldu. Aygır İmam'la boy ölçüşecek gibi olan iştahım bir anda psikolojik sebeplerle de olsa kesiliverdi. Sabah taze sıkılmış portakal suyu içtiğim bir günde öğlen iş yerinde çıkan çok kızarmış tavuk, tarhana çorbası ve yoğurdu yiyerek kendime çeki düzen vermede ilk devrimi başlattım. Gerçi geçen hafta pantalon almak için gittiğim bütün iş yerlerinde sizin ölçülerinizi " kalantor iş adamları " kullanıyor diyen tezgahtar bana bir işaret vermedi değil ama dünkü kavga başka canım. Acaip hırslandım en azından 101 Kg dan 95 Kiloya düşmek için düğmeye bastım. Ölüm diyeti mi olur başka birşey mi olur bilmem ama en az 6 kg 1,5 hafta içinde vermeliyim. Çok sevdiğim Dune serisinden bir aforizma ile bitireyim yazıyı. Bu da kendi kişisel tarihime düştüğüm önemli bir not olsun ama azıcık manidar oldu gibi.
The wreckage of man's repeated attempts to control the universe is strewn along the sordid beaches of history.

-Theatre graffiti in Ichan City, Jongleur

20 Nisan 2009 Pazartesi

Beğenmezsen Okuma

Yazının başlığını severek takip ettiğim bir bloğa gönderme yaparak vermek istedim. Sayın T'Pol yazılarından anladığım kadarıyla iş ve yaşam tecrübesi bana nazaran oldukça fazla olan ve kanımca bloğunda oldukça faydalı bilgileri paylaşan bir hanımefendi. Yazılarını Ekonomix birlikte zevkle okuduğu burdan belirteyim. Bu arada Ekonomitürk de yazan yazarları ve blog sahibinin yazılarını da oldukça beğendimi belirtmeliyim. Bloğa göz atan olursa bu yazı vesilesiyle benim de faydalandığım güzel bilgilerden faydalanmasını sağlayayım dedim. Linkler aşağıda:

http://ekonomiturk.blogspot.com
http://begenmezsenokuma.blogspot.com/

SuperClassico Sonrası

O kadar yaygara yaptık ama dağ fare doğurdu. Kısır futbol ve sertlik dozajının yüksek oluşu en azından Turkcell süper ligdeki Fener ve Galatasayı'ın maçlarından daha izelenebilir bir maç izleme imkanı verdi. Gerçi ikinci yarıda Palermo'nun golüne kadar Lyon-Bordo maçına zıplamıştım. Golü son anda gördüm. Lyon ve Bordeaux gerçekten harika bir maç seyretirdiler keşke aynı şeyi Boca ve River içinde söyleyebilsem. Pas hataları ve Ömer üründülün klasik deyimiyle "bloklar arası yardımlaşmanın" olmaması Arjantin liginin seviyesini aşağıya çekiyor. Maçtan aklımda kalanlar;

Falcao'nun karşı karşıya kaçırdığı gol
Palermo'nun golü
Gallardo'nun serbest vuruştan attığı gol
Tribünlerdeki muhteşem taraftarlar

Yıldızlarını her sene kaybeden G.Amerika'nın bu iki büyük devi seneler geçtikçe rekabetin ismen devam edeceğini anlatır gibi fubol oynadılar. Daha iyi maçlar seyretmek dileğiyle....

17 Nisan 2009 Cuma

El SuperClassico

Sonunda FB-GS derbisinden sonra derbilerin en ateşlilerinden birisini NTVSpor sayesinde Canlı seyretme şansımız olacak. Pazar günü saat 21:00 da geçen sezondan yaralı River La Bombonera ya konuk olacak. Derbi geleneğinin sürüp kendi evinde Boca'yı bir farkla da olsa devirmesini temenni ediyorum.

Bir Fenerbahçe taraftarı olarak River'ı tutmak ilginç bir deneyim ama bir türlü sevemedim Boca'yı renkleri tam sarı larcivert olmasa gerek :)

"Sos Cagon "la çoşmak dileğiyle Vamos River

7 Nisan 2009 Salı

Barack Hussein OBAMA

Yeni Dünya Düzeni , neo-con'lar, Bush derken dünyayı sallayan krizle birlikte ABD, Obama'nın kampanyasındaki slogana uygun bir biçimde dünyayı yeni düzene göre düzenlemeye başladı. Silah zoruyla jandarmalık yapan, ülkeler işgal eden yada işgal edilmesi için kulis yapan bir ABD2den uzlaşmacı ve ikna edici! yöntemler kullanan bir ABD olma yolunda aşama kaydetmeye başladı. TBBM de yaptığı konuşma ve yaklaşmı tarzı olumlu hava yaratırken ülkesinde CEO ikramiyelerini eleştirmei ve mütevazi yaşamaya çalışması insanların ABD yi Bush zamanında farklı olarak algılaması için birer fırsat sunuyor. Ancak yaratılan tüm olumlu havaya ve dinler arası diyaloğa verdiği desteğe rağmen NATO'nuun başına karikatür krizinden mimli bir başkan getirmesi ve Ermeni soykırımı iddiaları için iç politika argümanlarında uzaklaşmaması ileride problem yaratması muhtemel konular için birer işaret olarak algılanabilir.
Ekonomitürk bloğunda yazılan yazıları vakit buldukça yakından takip ediyorum. Bu ziyarete ilişkin Eko-politik yorumlarını görürsen kaynak göstermek kaydıyla biraz da kendi yorumlarımla burada paylaşırım.

Makinaların Seferi

Dune Serisinin karakterlerine tanımak için ufak bir giriş yaptığımız Dune yazısının devamını yazma sözü vermiştim. Şimdi sözü tutmanın zamanı geldi gibi. Frank Herbert’in ilk kitabı olan Dune’da tanıtılan karakterlerin birçoğuna ait detaylar oğlu tarafından devam ettirilen hanedanlar ve Jihad serisinde verilmiştir. Hikâyenin köklerine ve Jihad serisinin ilk kitabına bir göz atalım. Dune serisinin ilk kitaplarında kurgunun tam göbeğinde yer alan Harkonnen – Atreides rekabetinin kökleri Jihad serisinin son kitabında detaylı bir biçimde anlatılmakta (okumayanlar için çok fazla spoiler vermeyeyim) ayrıca karakterlerin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik çevrede kitaplarda ayrıca işlenmiş olması oldukça güzel bir ayrıntı.
Kilit karakterlerin kim olduğuna gelince, Vorian Atreides ve Abulurd Harkonnen kimlik olarak kan davasının başlangıcını oluşturan iki isim olarak öne çıkıyorlar. Ayrıca Ginaz Kılıç okulları ve antik okullar olan Bene Gesserit,Mentat ve Suk okullarının doğuşunun ve temellerinin anlatıldığı bölümler bulunuyor.

Clasura – Sueño de La Campeon

Colon ve Lanus ligin tepesine kurulmuşken Gorosito milli takım maçları arasından önce son dakikada gelen galibiyetin sinyallerini tam alamamışken bu hafta Avellaneda derbisini kaybetmiş ve hoca – yönetim çalkantılarıyla boğuşan Racing’e 1-0 mağlup olması Apertura da yaşanan hezimeti şampiyonlukla gidermeyi planlayan River için oldukça kötü bir sonuç oldu. Maçı yayınlayan bir kanal olmadığı gibi denk gelip de internet üzerinden de seyretme imkanı bulamadım ama özetlerden gördüğüm kadarıyla Racing River Plate’e nazaran daha istekli ve arzulu bir oyun ortaya koymuş. River, Boca da bocalarken derbiye kadar bu fırsatı değerlendirmeli ve üst taraftaki taze teknik adam Zubeldia’nın Lanus’u ile Turco lakaplı Antonio Mohammed’in Colon’una yaklaşacağı maçlardan kayıpsız ayrılmalı…

28 Mart 2009 Cumartesi

Allah Rahmet Eylesin

Hangi görüşten olursa olsun temel değer insan hayatı olmalıdır. Görüşlerine katılmıyor olabilirsiniz, düşüncelerini ağır bir biçimde eleştiriyor olabilirsiniz ancak bir insanın hayatını kaybetmesi çok önemli bir olaydır. Muhsin Yazıcıoğlu'na Allahtan rahmet geride kalan sevenlerine sabırlar diliyorum. Bu kaza göstermiştir ki insan hayatı halen daha Türkiyemde çok ucuzdur. Beni üzen ve örseleyen yaşadığım bu güzel vatana karşı mahzun bırakan bu vurdumduymaz ve aymaz yaklaşımdır.

23 Mart 2009 Pazartesi

Hayalimdeki Şirket

Yeni bir yazı dizisine başlıyorum. Çalışma yaşamında oldukça yeni olduğumu düşünüyorum öğrendiklerimi ve dileklerimi burada ara ara paylaşacağım. Başlıkta belirttiğim gibi şirketlerin ÜTOPYA'sını keşfe çıkacağız.

  • Özünde insan olan
  • Bürokrasinin düzen için işletildiği ama işleri zorlaştırmadığı
  • Kişisel egoların ve güç tatminin en az olduğu
  • Çatışmaların kan davası değil ama çözüm için yapıldığı
  • Yıldızının parlamasının başkalarının üzerine ne kadar iyi bastığınla ilgili olmadığı
  • İyi liderin iyi yönetici olarak hep doğru yerde seçildiği bir yer olmalı

Aforizmalar #2

A true gift is not just the object itself; it is a demonstration of understanding and caring, a reflection of both the individual who gives and the one who receives.

- DOCENT GLAX OTHN, Excerpted Lectures for House Taligari

Spor Programları

Yıllardır merak ettiğim konulardan birisi de maç öncesi ve sonrası TV lerde yayınlanan spor programlarındaki yüzlerin hiç değişmemesidir. Yani öldür Allah Hıncal, Rıdvan ve yenilerden Mehmet Demirkol ekranlarda kendisini gösterir. Yorumlar, anlatılanlar hep aynı eksen üzerinde döner. İnternet bir salgın gibi teknolojiye çok meraklı yurdum insanı mal bulmuş mağribi gibi internet bloglarına ve forum sitelerine sararken zamanla oldukça nitelikli bloglar ve forumlar bunların arasından sıyrıldı. İnternet dünyasında özellikle futbol bloglarını takip edenler tarafından özellikle bilinen Aceto Balsamico, Flying Dutchman tayfası , Noat Samisa gibi birkaç ismin ekranlarda gözükmemesi garibime gidiyor.

Umarım İspanya maçı milat olur. En kısa zamanda yeni isimler ve yeni yüzleri daha ilginç yorumlarla ekranlarda görmek dileğiyle

18 Mart 2009 Çarşamba

Aforizmalar #1

Compassion and revenge are two sides of the same coin. Necessity dictates which way that coin falls.

- DUKE PAULUS ATREIDES

Büyük Kaptan

Benim izlediğim Fenerbahçe takımlarında aklımda kalan iki kaptan vardır. Birisi Müjdat Yetkiner diğeri de Ümit Özat. Her ikisi içinde çeşitli dönemler futbol ulemalarımız!! çeşitli yakıştırmalarda bulunmuş olsalarda taşıdıkları formanın hakkını vermek için en çok gayret sarf eden oyuncular olmuşlardır. Zaman içerisinde ilk saydığım isim unutulurken futbola yeni veda eden Ümit Özat için çeşitli mecralarda yazılar yazılmaya başlandı.
Evet. Büyük kaptan perdeleri kısa bir ara için indirdiği küçük tiyatrosunda dinlenmeye tamamen çekildi. Birçok Fenerbahçe taraftarı gibi bende onu eleştirdim, yapamadığı ortalar için onu suçladım. Ama hiçbir zaman gerçek bir sporcunun nasıl olması gerektiği konusunda Türk spor kamuoyuna ders vermekten vazgeçmedi. Şaşı diyip dalga geçtiler “ Her zaman yapıcı eleştirilere açığım” dedi. Liderlik özellikleri yok dediler “Genç arkadaşlar yerine bizi eleştirin bizim yaşımız büyük kaldırırız ama onlar daha genç kırılabilirler” diyecek kadar takım arkadaşlarını sahiplendi. Vizyonu dar kıro topçu dediler “Çocuklarım ve kendi eğitimim için Almanya ya gidiyorum” diyebilecek kadar kendinle barışık eksiklerinin farkında bir insan olduğunu gösterdi.

Ölene kadar destekleyeceğim benim için çok büyük anlamlar ifade eden biricik kulübümden Vefa’nın İstanbul da bir semt olmadığını hatırlatacak tek eylemin büyük kaptana yakışır bir Jübile yapılması ve son kez Saraçoğlu’nda onu uğurlamak olacaktır.

14 Mart 2009 Cumartesi

Dune Hanedanlar Serisi

Blog için sadece futbol ve basketbol yazıları olacak demiştim ve “hayata dair her şey” diye eklemiştim. Birkaç yazı önce devamsızlık konusunda vukuatlarım olduğundan mümkün olduğunca çok yazacak şey biriktirmek istedim ve arada geçen zaman zarfında Frank Herbert’in efsane serisi Dune’un arka planını anlatan ve oğlu tarafından yazılan hanedanlar serisini okudum.

House Atreides,House Harkonnen ve House Corrino olmak üzere 3 kitaptan oluşan seri gerçekten mükemmel bir yapıt olmuş. Gerçi oğul herbert babasına nazaran mistik bir anlatım yerine hikayenin temellerini ve geçmişini anlatan kurguyu kronolojik zamana uyarak güzel bir biçimde anlatmış. Ama ilk romandaki derinliğin bu eserlerde kaybolmasının önüne maalesef geçilememiş.

İlk kitap olan House Atreides, Dune mitini yaratan olayların temellerini anlatan bir ön girizgah ikinci kitap ise her tezin anti tezini anlatan ezeli kan davalıların diğer tarafı House Harkonnen üçüncü kitap ise Baba Herbert ‘in yazdığı kitabın olaylarını anlatan ve imparatorluğun içindeki değişimi anlatan hakim aile Corrino ları anlatan bir çalışma olmuş.

Bütün Dune kitaplarında olduğu gibi bu seride de olaylar ve kişilerin anlatıldığı tüm bölüm başlıklarında yaratılan evreni oluşturan tüm güç odaklarının felsefi aforizmalarına yer verilmesi oldukça hoşuma giden bir ayrıntı. Yeri geldiğinde bunlardan birkaç örneği burada orijinal dilinde paylaşacağım. Dune serisinin en ilginç ayrıntılarından birisi olan Cihat öncesi dönemi ve Cihadı anlatan seriye ait incelemeyi bir sonraki yazıma sakladım.

Discovery is dangerous . . . but so is life. A man unwilling to take risk is doomed never to learn, never to grow, never to live.”

-PLANETOLOGIST PARDOT KYNES, An Arrakis Primer, written for his son Liet

28 Şubat 2009 Cumartesi

Şampiyon Kadrolar- Deportivo de La Coruña

Geçen internette dolaşırken ve livescore da maç skorlarına bakarken La Liga takımlarından en sempatik bulduğum takım gözüme çarptı. Fırsat buldukça takip ettiğim bir lig olan ispanya liginin biz türklere en sempatik gelen takımı "Los Turcos" lakabıyla tanınan deportivo La Coruna'dır. Aşağılam amacıyla söylenen "türkler" lakabını bir güç övgüsü olarak kabul eden takımın taraftarları stadları Estadio Riazor da kale arkasında her maç bir türk bayrağını da açarak bu durumdan gurur duyduklarını göstermeye devam ediyorlar.
Javier Irrueta yönetiminde tarihinin ilk ve tek şampiyonluğunu kazanan bu takım o dönemde kadrosunda bulundurduğu Valeron, Bebeto, Donato, Mauro Silva, Dhjalminha, Naybet, Fran , Rivaldo, Makaay gibi oyuncularla rüya gibi bir 99-00 sezonunun ardından şampiyonluğa ulaşmıştı. O günlerden net biçimde hatırladığım ise çiçek bozuğu suratıyla Mauro silva'nın 39 yaşında orta sahada basmadık yer bırakmayan oyun temposuydu. O efsane kadroyu bir kez daha hatırlatmak istedim.
Songo'o - Romero, Naybet, Donato, Manuel Pablo - Fran, Mauro Silva, Flávio Conceiçao, Víctor Sánchez, Djalminha - Makaay

25 Şubat 2009 Çarşamba

Peri Masalı Devam Edecek Mi?

2008-2009 sezonu tüm ligler için süprizlerle dolu oldu. Turkcell Super ligden incelemeye başlarsak. Geçen sene sinyalini veren Anadolu futbolunun yükselişi Sivas ve Trabzonun ligin zirvesine kurulmasıyla iyice kendini hissettirdi. Uzun yıllardır heyecanlı bir lig seyredemeyen yurdum insanı tuttuğu takımın çalkantılar ve kötü yönetim sebebiyle başarılı olamaması yüzünden yükselen anadolu futboluna gereken ilgiliyi göstermediğini düşünüyorum. (Kayserinin stad atılımı, ankaraspor,sivas ve trabzonun örnek futbolcu transfer politikalı ayrı bir yazı konusu olacak)

Gelelim acı vatan Almanya'ya 2008 son aylarında sayısız blog da yazılıp çizilen Hoffenheim hikayesinden ziyade Hamburg,Leverkusen, Köln gibi takımların toparlanması, 90'ların ikinci yarısından beridir seyirci ortalamasına ters bir sportif başarı gösterene Dortmund ile Berlinin öteki takımı Hertha şampiyonluk Çanağı!! için yarışı zevkli hale getiriyor.

İtalya ve İspanya yukarıda anlatılan liglere nazaran daha tahmin edilebilir takımlarca domine edilmekte. Özellikle Barcelona'nın Pep Guardiola yönetiminde ligi salladığı dönem Espanyol mağlubiyeti ile biraz durulmuş gibi, aynı durum İnter içinde söylenebilir. Fırtına gibi başladıkları ligin ilk yarısından sonra ikinci yarıda tutukluk yapan inter yavaş yavaş arayı açmaya başladı. "Special One" CL kupasını alırsa Moratti heykelini milanoya dikeceğini düşünüyorum.

Fransa ve Hollanda gibi Avrupanın oyuncu fabrikası liglerinde ise pek şaşırtıcı sonuçlar alınmasa da tepede Lyon'un uzun süren yalnızlığının Marsilya, Bordeaux gibi takımlarca bozulacağı düşünmemize sebep olan bir sıralama var.

Dünyanın en çok seyredilen liginde ise durum pek farklı değil. Liverpool uzun süren şampiyonluk hayalini bu sezon ulaşıp ulaşamayacağını derbilerin değil de orta sıra takımlarından alacağı puanlara bağlı olduğunu düşünebiliriz. City beraberliğiyle zirveden uzaklaşan Liverpool'un aksine Manchester United futbol sezonunun sonlarına doğru klasikleşen deparına başladı. FA cup lig CL derken belki de 2009 da akılda kalacak en ilginç görüntüleri huysuz bir iskoçun kırmızı yüzünde göreceğiz.

Clasura 2009 - Başlarken

Kasım 2008 de yazdığım yazıda "Nereye River?" diye sormuştum. Anlaşılan Simone'nin ayrılması ve Tuzzio gibi tecrübelilerin gönderilmesinden sonra river kimliğini bulmuş gibi, ChristianFabbiani ve Marcelo Gallardo takviyeleriyle birlikte aperturanın ilk 3 maçında bir berbaberlik 2 galibiyet alması sezonun devamı için gerçekten umut verici bir gelişme olarak görmekteyim. Tam burada Fabbiani için bir parantez açmak istiyorum. "El Ogro" lakaplı bu tosuncuk 1.88 cm boya ve iddialarına göre 97Kg ağırlıkla Clasuranın yıldızı parlayıp transfer yapabilecek forvet adaylarından birisi olması muhtemel. Copa libertadores ve ligde oynadığı oyunla River'a pozitif ibr etki yaptığı söylenebilir. Kariyerinde CFR Cluj takımı ile avrupa macerası yaşayan Fabbiani daha yüksek hedefler için yıldızını parlatacağı doğru yerde.
Bu sezonun patlama yapmasını beklediğim diğer isimleri ise Gorosito'nun genç takımdan devre arası kampa davet ettiği bir dönem Barcelona'nın da takip ettiği Erik Lamela. Eğer imkan bulup da sert arjantin ligine gereken uyumu sağlayabilirse River kendi Messi'sini bulmuş bile olabilir. Kampa davet edilen bir diğer 16'lık yetenek David Villalba da Gorosito'nun River geleceğinde rol oynacağını düşündüğü bir başka isim. Bu arada patlama yapması beklenen Villarealden kiralık Robert Flores de takip edilmesi gereken bir diğer isim olarak öne çıkıyor.

NTV sporda canlı bir maçını seyredersem geçen Aperturaya göre takımdaki değişiklikleri daha doğru bir şekilde değerlendirme imkanı olacaktır. bir dahaki yazıda bunu değerlendirmeye çalışacağım.

Güncel Analiz

Beklenen ve tahmin edilen şey yaşandı. Galatasaray bir dargın bir barışık aşık gibi davrandığı hocası Skibbe ile yollarını ayırdı. Ezeli rekabet bir yana küçüklüğümden beridir Galatasarayın ciddi yönetimlerce yönetildiğini, Fenerbahçe de yaşanan hizipçilik ve grupçuluğun olmadığını düşünürdüm. İnternet devri tüm bu cilayı alığ götürdü. Koca koca adamların televizyon ekranlarından anlattıkları ve yaptıkları beni türk futbolunun geleceği için endişlendirdi. Şahsen sahada seyrettiğim canlı maçların tamamına yakınının yaşadığım yerin 3. amatör kümeye çıkma hesapları yapan emiralemspor olduğunu gözönüne alırsak, endüstriyel futbolun gideceği daha çok yol var.

Hasan bülent Kahraman bugünkü yazısında Bernard Lewis ile yaptığı sohbetlerde güç zengişlme ve rüşvet kavramlarının doğu toplumlarında yansımasını ve kabileciliğin doğasından bahsediyor. TV de seyrettiğim programlara bakarak türk spor medyası ve yönetiminin siyaset iş dünyası ve çıkar ilişkileri yumağı ile bezendiğini çok kolayca anlayabiliyorum. Sporu bu kadar çirkinleştirmeyi başarsakta Euro 2008 de yaşanan heyecan için bu oyunu seyretmeye devam edeceğim.

Arz ederim....

6 Şubat 2009 Cuma

Don't look back in Anger

Kızgınmıyım? Değilmiyim? Bilmiyorum ama halen daha devam eden ilişkim düzenlik aralıklarla kopma noktasına; anlamını pazarlama cambazlarının seneler içinde yüklediği halen içinde bulunduğum sosyo kültürel karmaşaya etkisini bilmediğim garip günler sebebiyle gelip gelip gidiyor. Yani insanlar neden özel bir günde hatırlanmak istesinler yada bir günü özel hale getirsinler. 14 Şubat,Yılbaşı vs tamamen pazarlama ve satış çabaları sonucunda popüler kültürün dayatmaları değil mi? şimdi çiçekti böcekti bunlar benim için önemli değil başkası için önemlidir ha burada uyum göstermek gereklidir. Bu yaklaşımların hepsi kabülüm ama her kafana estiğinde "bu iş bitti arkadaş" kolaycılığını kim tercih ediyor? Sorarım bir erkek ve kadının bazı durumlar için kesinlikle aynı tepkileri verme zorunluluğu nereden geliyor? Neden herkes gibi olmak durumundayız? Çok yakışıklı değilim belki çok karizmatik değilimi çok zengin değilim ne olmadığı biliyorum. Benim derdim kiminle ne olacağımda


Birlikte olduğum insanında bunu anlamasını çok isterdim. Tamamen farklı dünyalardan birisi ama sanırım hep bu tip kavgalara gebe bir yaşantının stresini kaldıramayacağım. Kalıba dökülüp sıradan olmaktansa güzel ama defolu bir hurda olmanın ayrıcalığını yaşamak isterim. Belki bu kalpte sıfır kilometre bir araba olamam ama umarım değerini bilen bir ustanın iç geçirmesine sebep olacak bir hoşluk bırakırım bu gök kubbenin altında...

9 Ocak 2009 Cuma

Dünyada Spor Basını

Popüler bloglarında etkisiyle bir çoğumuz dünyada ki spor basınında haberdar olduk. Bir çoğumuzda online çeviri hizmeti veren siteler sayesinde bu sitelerin içeriğini de anlamaya başlıyoruz. Benim severek takip ettiğim online spor kaynaklarının başında Marca ve Ole geliyor. İspanyolca kaynakların daha etkili hazırlandığını düşünüyorum. En uzak olduklarım fransız ve alman kaynaklar. Aşağıda linklerini derlemeye çalıştığım gazete ve dergilerin tümü düzenli olarak izlediğim Bloglardan derlenmiştir. Her hakkı linki kim verdiyse ona ait midir?

www.ole.clarin.com
www.marca.com
http://www.guardian.co.uk/football
http://www.abola.pt/
http://www.donbalon.com/
http://globoesporte.globo.com/

Devamsızlık - 2

Devamsızlık yapmayacağım dedim amagene sözümü tutamamışım. Sanki çok yoğunmuşum gibi acaip bir boşlamışlık var blogu baktım ki arayan soran merak eden de yok kendimi daha çok okuma işine verdim. Öğle arası ne yapayım derken yahu benim fakir ama gururlu kendimden başka okuyucusu olmayan bloğuma şöyle bir iki şey çiziktirsem mi dedim ve klavyeni başına oturdum. önüme bir yapılacaklar listesi koydum. Devamlılık sağlayabileceğim tek şey sanırım okumak. yazma işinde tumturaklı konuşmalardan ve küçüklüğümde okuduğum zagor çizgi romanlarının da etkisiyle yazı dilini biraz kopuk ve karmaşık kurduğumu anladım. bundan sonra yapacağım şeylerden birisi de düzenli olarak bir iki satır burada yazı yazıp yazı yazma disiplini elde etmek olmalı.

postu çehovist tarzda aniden bitireyim ki farklılık olsun.